Mimari Metinler

16. yy

Ta'rif-Name-i İstanbul (Evsaf-ı İstanbul)

1524/1525
931

Abdüllatif b.Abdullah el-Kastamoni Latifi
Yazar(lar) :

Abdüllatif b.Abdullah el-Kastamoni Latifi

Miladi Tarih :

1524/1525

Hicri Tarih :

931

Yüzyılı :

16. yy

Coğrafyası :

İstanbul, yazar Kastamonu doğumlu.

Arşiv - Kütüphane :

İ.Ü. Türkçe yazmalar (3751), N. Suner (Pekin)'in çalıştığı kopyadır, Evsâf-ı İstanbul.
Süleymaniye Nafız Paşa (01028-002), Risâle-i Ta'rifnâme-i İstanbul.
Süleymaniye Esad Efendi (2272), Risâle-i Ta'rifnâme-i İstanbul.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Âsar-ı Atika Kütüphanesi Yazmaları (341), Tarih-i Risâle-i der Evsâf-ı İstanbul.
Millet Kütüphanesi, Ali Emiri koleksiyonu (908), Târif-nâme-i İstanbul.

Genel Fiziki Yapısı :

İ.Ü. Türkçe yazmalar (3751), 63 varak Süleymaniye Nafız Paşa koleksiyonundaki kopyası (01028-002): El yazısı, talik, Türkçe (Osmanlıca). 16-52 yakalar arası, 19 satır. Boyutları 2000x125, 145x75mm. Mukavva ciltli. Süleymaniye Esad Efendi (2272) koleksiyonundaki kopyası: 165x119,110x60mm, mihlepli yaldız cedvelli meşin cilt, Nafız Paşa koleksiyonundaki ile aynıdır.

Üslup Özellikleri :

Nazım ve nesirden oluşur.  Zaman zaman eleştirel bir dili vardır: "Bu şehirler ve beldeler Sultanı olan İstanbul'un gerçi yer yüzünde benzeri yoktur ama yazık ki bin türlü ayıb ile ma'yubdur.  Mihnet ve cefası da çoktur.  Burada yerleşen insanlar gönüllerinden dünya muhabbetini çıkaramadıklarından şöhret ve ziynet için daima kavga ederler, bu sebepten de rahat yüzü göremezler, bu şehirde yaşamak için akçe dayanmaz masrafı çoktur." (Latifi, N.S.Pekin, s.xxiv).
NSP sanatlı bir dili olduğundan, özellikle Evsâf-ı İstanbul'da halk tâbirleri de kullanarak yazısını süslediğinden söz eder: "... âyetlerden, hadislerden, kelâm-ı kibardan alınmış sözlerle ifâdesine bir yenilik getirmek istemiştir.  Esâsen yeni bir nesir yaratacağını tezkiresinde de söyleyen Lâtifi, eserine şiirler de ilâve ederek bu iddiasını ispatlamıştır." (NSP, s.xii)

Etkiler / Etkilenmeler :

15. Yy şairlerinden Necati’den –özellikle dil kullanımı- etkilendiği belirtilmiştir. Ancak başka bir “şehir rehberi” niteliğinde eser, üstelik de İstanbul’a ilişkin bir “şehir rehberi” Evliya Çelebi’den de (Seyâhatname) önce var mıdır diye araştırdığımızda Marco Polo ve İbn Batuta gibi seyahatname yazarlarının isimlerine rastlıyoruz. Fetih öncesi İstanbul’a dair metinler için, Semavi Eyice’nin “Bazı İslam Yazarlarına Göre Fetihten Önce İstanbul”a (S. Eyice, 1996) başvurulabilir. Bunların çoğunun hayalle hakikatin iç içe geçtiği metinler olması konusuna da dikkat çekmek isteriz. Böyle baktığımızda Lâtifi’nin son derece gerçekçi anlatımı önemlidir.

İçeriği ve Strüktürü :

İstanbul gerek yapıları, gerekse de yaşantısı ile ele alınmıştır.  
Bir mukaddime ve altı fasıldan oluşur.  
Birinci fasılda, eserin adını, tarihini, içeriğini açıklar; şehrin güzelliğini, hakkında şimdiye kadar yazılmadığını, görmeyenlere görmüş gibi olacakları şekilde anlatacağını söyler. Sonunda da kuruluşuna dair derlediği –tarih ve menkıbelerden- bilgileri ele alır; fetihten sonra yapılan güzel binalardan söz eder. 
İkinci fasılda,  İstanbul’un büyüklüğü, güzelliği, zenginliği anlatılır; sonra da sosyal hayatını anlatmaya geçer.
Üçüncü fasılda, saray ve devlet teşkilatı 9 başlık altında anlatılır: sarayın güzelliği, devlet yönetiminin adilliği, mevki edinmenin rüşvete dayalı olduğu, Allah’ın rüşvetçileri affetmeyeceği, sarayda hizmet eden gılmanların güzelliği, saray bahçesinin cennet gibi güzel olduğu, meyva bahçelerinin dolu olduğu, servi ve çamların güzelliği anlatılır.
Dördüncü fasılda, İstanbul’un camileri, camilerden de Ayasofya ve Fatih ile medreselerden Semâniye anlatılmıştır.Ayasofya için, “Burada melekler saf çekmişdir....Öyle muazzam ve heybetli bir yapıdır ki, dağlar gibi vakarlı, kubbeleri gök yüzü gibi yüksek,her tarafı mücellâ ve münekkaş mermerlerle süslüdür.” demektedir. Fatih camii içinse, “Bunun gibi bir binanın yeryüzünde benzeri olamaz, yıldızlar kadar çok kandillerle dolu dinin direği olan minarelerin vakarlı ve heybetli başları göğe ermiş gibidir.” demektedir. İmaret, zaviye, tekkelerden de söz edilir.
Beşinci fasılda, bedesten, çarşı, dükkanlar, evler ve köşkleri anlatır.  
Altıncı fasılda İstanbul'un semtleri anlatılır; Tahtakale, Tophane, Galata, Kağıthane, Eyüp Sultan anlatısında yer almıştır.  Tahtakale için, “Burası bir mesire yeridir, eğlencenin her türlüsü, içkinin sarhoşluğun her çeşidi buradadır....burada bir kısım insanlar da sihirbazların etrafına toplanarak acâib sihirlerle hayal dünyasına geçer.”; Galata için “Buralarda kurulan yüksek binalar ve kâşâneler çekicidir.”; Eyüp’le ilgili olarak rivayetleri de verir.

Bu altı bölümden sonra “Medhal-i şehr-i mezbûr, a’ni belde-i mezkûr-i meşhur” başlığı altında şehri eleştirir. 

Latifi, eserini 982’de (1574/1575) tekrar elden geçirerek ve bir takdim mukaddimesi ekleyerek III. Sultan Murad’a sunmuştur. Bu kopyada öncekilerden farklı olarak Ayasofya’nın yapılışına dair kimi tarih ve efsaneler eklenmiştir.

Yorum :

Bu metin çalışmamız açısından üç özeliği ile önemlidir: Birincisi, mimarlığı şehir hayatı ile, anıtsalı gündelik ile, iç mekanı dış mekan ile bir arada ele almış olmasıdır.  Tabii ki kendisi mimar değil edebiyatçıdır, ancak bir edebiyatçı olarak şehir rehberi niteliğinde bir eser yazmıştır; üstelik bu şehir rehberi gündelik hayatı, alelade kişileri, farklı yaşantıları, tüm boyutları ile ele almaktadır. Dili de buna koşuttur; hem çok süslü ve sanatlıdır, hem de halk deyimleri, darb-ı meseller, rivâyetler içerir.

 İkinci önemli özelliği eleştirel yaklaşımıdır. Eleştirellik, metinlerde rastlamadığımız bir özelliktir, bu açıdan önemsiyoruz. Bu özelliği diğer metinlerle karşılaştırmalı olarak ele alınabilir.

Üçüncü ve son olarak üzerinde yoğunlaşabileceğimiz konu ise yapı ile yaşantıyı örtüşük olarak ele alan, felsefik çalışmalarda ve toplumbilimde yer edinmiş “yaşam dünyası” (İng., lifeworld) kavramı ile bu esere bakılabileceğidir.  Burada, yaşanan, deneyimlenen ve değişen çevreler, bu çevreleri etkileşimli olarak deneyimleyen bizler,doğayı nesneleştiren bakışların yerini alır; eylem bilincin aracı olur. Bilgi salt aklın üretimi ve akılcı olanın yanı sıra duyguları, düşünceleri, deneyimleri; bunun yanı sıra hayalleri, efsaneleri, hikayeleri, anıları da içerir.  Nesneye dair bilgimiz bunların bütünleşik alanından oluşur. 

Yeniden Üretimleri :

LÂTİFÎ (SUNER PEKİN, N., Haz.). 1977 (1524-1525). Evsâf-ı İstanbul,  İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti.

Hakkında :

20 Nisan 1942 tarihli Akşam gazetesinin “Tarihten Sahifeler” köşesinde, “On altıncı asırda Istanbul ve mesireleri” başlıklı yazısında Süleyman Kâni İrtem, “Tarifnamei İstanbul eseri de İstanbulun güzelliği ve cazibesi hakkında şu mealde pek tumturaklı sözler yazıyor” demiş ve eserden şu cümleleri alıntı yapmıştır: “Göklerin binlerce gözlü piri dünya kurulalı felekler altında ve arz üzerinde buna benzer bir şehir görmüş değildir. Burası dehre fitne öyle bir yerdir ki insan avlıyan «nakşı nigârı» kârı perhiz, şıarı takva olan nice zahitleri perişan ve havaperest kılmış, halvet ve üzleti ihtiyar eylemiş nice âbid ve ârifleri de hava ve heves kadehiyle mestetmiştir!

Anma,  ey hâce, bize Hindü Hatâ vü

                                              Hateni!

Bundadır lûtfu şeref! Buna  Sitanbul

                                               derler!

İstanbul şehri merguptur; amma bir ayıp ile de mâyuptur.: Harcına akça yetmez; sonu gelmez masrafına değme kazanç vefa etmez!”

Bu kaynak, eserin adı geçen ulaşabildiğimiz ilk kaynaktır. Ancak eseri günümüz Türkçesine kazandıran Nermin Suner (Pekin)’in ifadesiyle, Nihad Sâmi Banarlı ve Ekrem Hakkı Ayverdi Latifi’nin eserin önemine vakıf oldukları anlaşılmaktadır.  İstanbul Fetih Cemiyeti İstanbul ile ilgili eserleri yayınlarken, Lâtifi’nin bu eserini de yayınlamak istemiş ve Cemiyet başkanı E.H. Ayverdi çalışmayı yapması için Nermin Suner (Pekin)’e teklif götürmüştür. Faydalandığımız eser,  İstanbul Fetih Cemiyeti’nin 77. Kitabı olarak 1977’de “Evsâf-ı İstanbul” adı ile yayımlanmıştır.

Anahtar Kelimeler :

İstanbul, Lâtifi, Ayasofya, Fatih Camii, Semâniye medresesi, İstanbul semtler, gündelik yaşam, çarşı

Evsâf-ı İstanbul, Hz. Nermin Suner (Pekin)

Lâtifi, Evsâf-ı İstanbul