Cafer Iyani
1614 - 1615
1023
17. yy
İstanbul
El Yazmaları
415 mm boy x 150 mm eninde, 87 yaprak. Vişne çürüğü deri ciltli. Aharlı kağıt üzerine, talik ile, siyah, sözbaşları kırmızı mürekkep ile yazılmıştır.
Sinan risalelerinde
olduğu gibi nesir ve nazım –beyit, kıt’a, gazel, kaside- olarak
yazılmıştır. 10 adet kaside, 4 adet
gazel içermektedir. Birinci fasıl öncesi
giriş metninde üç (yaratılış, peygamber, yakınlarına ilişkin), beşinci fasılda
üç (kabe, medine, kutsal yerler hakkında), altıncı fasılda iki (Sultan,
Sultanahmed camii hakkında), on beşinci fasılda iki adet Mimar Mehmed Ağa
hakkında, ebced) kaside yer almıştır.
Gazeller ise üçüncü, dördüncü, beşinci ve on beşinci fasıllardadır;
sırasıyla, Ağa’nın cesareti ve sanatındaki ustalığı, Ağa’nın müşfikliği ve
cömertliği, Ağa’nın iki kutsal şehrin mimarı (miʽmār-ı hādim al-harameyn)
ünvanını alışı, bu dünyanın cümbüşü ve öteki dünyaya hazırlık üzerinedir.
Caʽfer Efendi,
Sinan risalelerine gönderme yaparak kendisinin de böyle bir yazı kaleme almak
görevi olduğundan söz etmiştir.
Tezkiretü’l Bünyan’da, Sai Çelebi Sinan’ın kendisinden böyle bir eser
yazmasını istediğini belirtmesine ve Sinan’ın birinci tekil şahıs olarak
eserlerde yer almasına rağmen, Risale’de Cafer tarafından böyle bir şeyin dile
getirildiğine tanık olmayız ve Mehmed Ağa da birinci tekil şahıs olarak metinde
yer almaz.
Eser onbeş fasıldan
oluşmaktadır. Bunların genel olarak
içeriği şöyle olmakla birlikte ayrıntıda farklı uzantılar içermektedir: İlk
dört bölüm Mimar Mehmet Ağa’nın geçmişini anlatır; onu izleyen iki bölüm mimari
işleri ile ilgilidir. Sonraki dört
bölüm (ölçü) ile onu izleyen dört bölüm (üç dilde –Arapça, Farsça, Türkçe-
mimari, yapı işleri ve müzik terminolojisi) içermektedir. Son bölüm dua ile kapanmaktadır.
Metnin kimi
strüktürel özellikleri bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi, ister yapı, ister kimlikler , bunları bir varlık
hiyerarşisi sırası ile sunmasıdır.
Yaratılış/yaratan, peygamber, padişah, mimarbaşı; veya Kabe, Medine,
kutsal topraklar, Sultanahmet Camii, gibi.
İkincisi, metin içerisindeki tekrarlardır; şöyle ki, ilk başta onbeş
fasılın içeriği kısa tanımlamalarla verildikten sonra, evvelki fasıldan hemen
önce bu içerikler yeniden biraz daha uzunca bir özet içerik olarak
verilmektedir, fasıl başlarında tekrar içeriğinin ne olduğu
tanımlanmaktadır. Bunun gibi metnin
içerisine yayılmış biçimde tekrar eden başka unsurlar da bulunmaktadır; örneğin
Mehmed Ağa’nın özgeçmişinin bir kaç kez tekrarı gibi –devşirilmesi,
devşirildikten sonra beş yıl ulûfesiz olarak durması, sonra ulûfeye yazılıp
Sultan Süleyman türbesinde bekçilik yapması, sonrasında Hasbahçe’ye geçmesi,
müziğe ilgi duyması, gördüğü rüya, müzikten vaz geçip sedefkarlık ve mimarlığa
yönelmesi, Mimar Sinan’ın yönlendirmesi ile Sultan Murad’a sunduğu hediye,
kapıcıbaşı oluşu, tekrar bir hediye sunması, muhzırbaşı oluşu, sunazırı oluşu ve
nihayet mimarbaşı oluşu; bu metnin farklı yerlerinde tekrar eden bir anlatı
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mimarlığı, cennetin
dünyevi olanda yapılar aracılığıyla yeniden üretilmesi olarak yorumlayan bir
kurgusallık çeşitli dönemlerde, çeşitli toplumlarda karşılaştığımız bir
olgudur. İnşai pratik içerisinde cennet
arayışı, insan, doğa ve zanaat arasındaki doğru ilişkiyi keşfetme çabası olarak
yorumlanabilir. Paul Valery, “Eğer ki evren bir fiiliyatın sonucuysa, o
fiilin kendisi bir Varlık’ın eseri ve o Varlık’a ait bir ihtiyacın, bir
düşüncenin, bir bilginin, ve bir gücün eseriyse, o zaman ancak (benzeri) bir
fiiliyat ile bu yüce tasarıma katılabilir ve o her şeyi yapanı (yaratanı)
taklit etmeyi üstlenebilirsin. Bu
demektir ki, kendini en doğal şekliyle Tanrı’nın yerine koyarsın… Tüm
fiiliyatların en eksiksiz olanı inşa etmektir.” derken böylesi bir eylemi
tasvir etmektedir. İnsanın doğa ile
ilişkisi içerisinde kendisini nasıl konumlandırdığı (bir yüce varlığın
yarattığı alt varlık veya kendisi yaratıcı olan varlık) ve bu konuma bağlı
olarak oluşturduğu inşa etme pratiği ve bunun ardında yatan ya da tanımlayacağı
bilgi farklı şekillerde olabilir. Mimarı
dünyada daha üst bir yaratıcının aracı olarak konumlandıran bir yaklaşım,
elbette ki mükemmellik, ayrıntıcılık, bir üst akıl ya da ebedi ve ezeli olarak
geçerli kurallar (örneğin, geometrik) gibi beklentilerin yanı sıra onun
ürettiklerinde başka nitelikler de arayacaktır.
Türk Tarih Kurumu.
Risale, Mimari, Cafer, Sultanahmet Camii